|
|
İçimizdeki Ermenilere
Bugünkü yazımda başka bir tarihi olaydan bahsedicektim fakat hangi bayrağa hizmet ettiği belli olan şu sözde aydınları gördükten sonra fikrim değişti ve Genelkurmay Arşivinden derlediğim bir yazıyla Ermeni soykırımından bahsetmek istedim..;
GENELKURMAY ARŞİVİNDEKİ BELGELERLE ERMENİ VAHŞETİ
Genelkurmay Başkanlığı arşivindeki 1915 tarihli belgeler, soykırım iddiaları peşinde koşan Ermenilerin Van çevresinde masum köylülere yaptıkları tüyler ürpertici vahşete tanıklık ediyor. Genelkurmay Başkanlığı, Askeri Tarih ve Stratejik Etüt ve Denetleme Başkanlığı arşivlerinde bulunan 1914-1918 tarihleri arasındaki belgeleri, ''Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri'' adıyla yayınladı.
Belgelerde, Van'ın Özalp ve Saray ilçelerinde Ermeniler tarafından bazı kadınların hamileyken karınlarının deşildiğini, bazılarının çocukları ile tandırda yakıldığı, genç kızların tecavüz edilip öldürüldüğü, erkeklerin ise kurşun ve süngü ile katledildiği gözler önüne seriliyor.
Arşivde bulunan Özalp Kaymakamı Kemal'in imzasını taşıyan 4 Mart 1915 tarihli bir belge, Ermeni mezaliminin boyutlarını ortaya koyuyor.
Söz konusu belgede, Ermenilerin Van'ın Özalp ilçesindeki Sarıköy'de yaptıkları katliamda 41 erkeğin süngü ve kurşunla, bazılarının da ''dövülerek, karnı yarılarak ve kesilerek'' öldürüldüğü belirtiliyor.
Kayıtta, köydeki İso'nun kızı Güllü'nün ''memesinin kesildiği'', İbo'nun eşi Silo'nun kızı Sülni'nin ''karnı yarılarak çocuğunun çıkarıldığı ve tandıra atıldığı'' ve çok sayıda kadına tecavüz edildiği bildiriliyor.
Belgede, ayrıca Özalp ilçesinin Tepedam köyünde Ermenilerin erkeklerin büyük bölümünü süngü ile katlettikleri, kadınlara ise tecavüz ederek öldürdükleri kaydediliyor.
''KENDİ KIZINI BOĞAZLAMAYA ZORLANDI''
Özalp Kaymakamı Kemal'in gerçek incelemeleri sonucu hazırladığı 15 Mart 1915 tarihli bir başka belgede ise Saray'ın Yamanyurt köyünde Miha'nın eşi Fato'nun üç çocuğu ile boğazlandığı, Belecek'te Hanım Hatun'un ''Antranik adlı çete reisi tarafından tecavüz edildikten sonra beraberinde götürüldüğü'', Keçikayası köyünde Hacı Molla Sait'in ''kendi kızını eliyle boğazlaması için zorlandığı ve her teklifte uzuvlarından biri kesilerek şehit edildiği'' bildiriliyor.
Belgelerde ayrıca Saray ve Esedboyu camilerinin ahıra dönüştürüldüğü, bir çok medrese öğrencilerinin Hıristiyanlığı kabul etmeye zorlandığı kaydediliyor.
''BABA VE ANNELER ÇOCUKLARININ ETİNİ YEMEYE ZORLANDI''
Bir başka belgede ise Özalp'in Boyaldı köyünde yaşanan ''insanlık dışı vahşet''e işaret ediliyor.
Söz konusu belgede, Nezu Hatun'un tandırda yakılan iki torununun etini babasına ve annesine yedirmek üzere zorlandığı, bunu yapmak istememeleri üzerine öldürüldükleri, Nezu Hatun'un ise gördükleri karşısında aklını kaybettiği bildiriliyor.
Belgelerde, Ermeni çetecilerinin Osmanlı'nın darda kalacağı bir anı kollayarak çok önceden isyan planları yaptığını ortaya koyarken, Hınçakyan Komitesi Kilis Şubesi Başkanı Agop Basmaciyan'ın 9 Ocak 1913 tarihli Hatay Samandağı'nın Eriklikuyu köyündeki sözde Ermeni müfrezesine gönderdiği yazıda, ''...Türkiye'nin içine düştüğü bugünkü olağanüstü karışık durumu, Ermeni meselesinin siyasi gündemde yeniden söz konusu olması, zihinleri çok meşgul etmektedir. Biz Ermeniler, özellikle Hınçakyanlar, hazırlıklı ve uyanık bulunarak faaliyetlerimizi hızlandırmalıyız'' sözleri dikkati çekiyor. Basmaciyan'ın aynı gün Samandağı Yoğunoluk'taki müfrezeye gönderdiği yazıda ise ''Faal, becerikli ve sağlam öz yapılı arkadaşların katılmasıyla müfrezelerimizi çoğaltmalı ve takviye etmeliyiz. Kendinizi koruma konusundaki çalışmalarınız artmalı'' görüşüyle Ermeni planları gün yüzüne çıkıyor.
''ERMENİLERİN SİLAHLANIP ÇETE KURMA KARARI''
Bitlis Valisi Mustafa Bey'den gelen 18 Eylül 1914 tarihi şifrede ise Ermeni aydınlarının ''Türk ordusunun ilerlemesi durumunda itaate devam edilmesi, Türk ordusunun geri çekilmesi halinde de silahlanıp çete halinde gelen şeylere el konulması ve ilişkileri kesme'' yönünde bir karar alındığı belirtiliyor.
4'ncü Ordu Komutanlığı'na gönderilen 5 Mart 1915 tarihli bir yazıda ise ''Düşman gemisine firar ederken Adana Dörtyol'da yakalanan Agop'un ifadesinde, Türkiye'de rahat olmadıklarını, bölgelerinde askerin kuvvetinin ve toplarının bulunmadığını, küçük bir kuvvet gelirse kendilerine silahlı olarak katılacaklarını ve Türkleri katledeceklerini, düşman gemilerine bildirmek üzere gönderildiği anlaşılmaktadır'' deniliyor.
Zeytun'da (Süleymanlı-Maraş) 14 Mart 1915'te Ermenilerin hapishaneye saldırarak jandarmaları şehit etmelerinin ardından yayınlanan bir tebliğnamede ise Ermenilerin tüm bu saldırılarına karşılık, ''Halktan hiçbir ferdin Ermenilere ve diğer vatandaşlarımıza karşı tecavüzkar ve aşağılayıcı muamelede bulunmamalarına özen gösterilmelidir. Bunun gibi gerek Ermenilerden gerek diğer kişilerden, ülkenin asayişini bozacak girişimlerde bulunanlar hakkında yalnız hükümet kuvvetleriyle birleşilmeli ve hiçbir şekilde halkın müdahalesine meydan verilmemelidir'' deniliyor.
''ÇETELERE ORDU GERİSİNDE FAALİYET ÇAĞRISI''
Ermenilere karşı vatandaşlara ''sağduyu'' çağrısı yapılırken, Mart 1915 tarihli bir başka belgede, Kafkasya'dan gelen Taşnak delegeleri Erzurum'da katıldıkları bir toplantıda, ''Türk ordusu ricat eder, yahut ilerleyemeyecek duruma gelirse, çetelerin, derhal ellerindeki programa uygun olarak ordu gerisinde faaliyete geçmeleri'' yönünde karar alıyor. Sivas olayı sonrası askeri mahkemeye çıkarılan Ermenilerin ifadelerine ilişkin bir belgede ise ''Van, Bitlis, Erzurum, Şebinkarahisar ve ikinci derecede olmak üzere Sivas, Kayseri ve Diyarbakır'da seçim yaparak, buralarda genel müfettişler, savaş komutanları, çete reisleri tayin ve tespit edildiğini, seferberlik ilanında bütün Taşnak şubelerine, 13 yaşına kadar olan erkeklerin komiteye üye olarak kaydedilip silahlandırılmalarının emir ve tebliğ olunduğunu'' belirtiliyor.
VAN'DAKİ TAŞNAK KOMİTESİNE SİLAH VE CEPHANE YARDIMI
Van Taşnak komitesine Minaryan tarafından Ermenice yazılan bir mektupta ise ''Bizce ve sizce malum olan mal, istediğiniz yol ile size doğru yola çıkarıldı (silah, cephane, bomba kastediliyor). Şimdi size tehlikesiz bir surette mal göndermek zordur. Yollar tutulmuş olmasına rağmen sınırlarda çarpışmalar başlamıştır. Harekette olan kuvvetler, ordunun (asker) cins ve numaraları hakkında yazınız (Türk ordusu hakkında bilgi istiyor)'' ifadelerine yer veriliyor.
Başkomutanlığa 22 Nisan 1915'te Hasankale'den gönderilen bir şifreli yazıda ise Ermenilerin Sivas'ta ve Van'da ayaklandığı, diğer illerdekilerin de uygun zamanı kolladığı belirtilerek, ''Ermenilerin iddia ettikleri gibi misilleme veya jandarmaların zulüm ve düşmanlığına karşı kendilerini korumak niyetinde olmayıp, saldırmak vaziyetinde olduklarını aynen göstermektedir. Silah altında bulunan Ermeni askerlerinin firarı ve Osmanlı ordusunun harp halinde bulunduğu sırada Van'da ortaya çıkan ayaklanma ve Sivas'ta görülen ayaklanma belirtileri, Ermenilerin devlete ihanet ederek, düşmanla ortak hareket ettiklerini ve düşmana yardım ve hizmet ettiklerini ispat etmiştir. Devlete sadık halk incitilmeden, devlete karşı silahlı isyan eden hainlere acınmamasına karar verilmiştir'' deniliyor.
ERMENİLERİN NAKİL VE SEVKLERİ
Belgeler arasında yer alan 31 Mayıs 1915 tarihli Bakanlar Kurulu kararında, harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerin bir kısmının ordu harekatını zorlaştırdığı, erzak ve askeri malzeme nakliyatını güçleştirdiği, düşmanla işbirliği yaptığı ve birlikte hareket etme emelinde olduğu, ayrıca düşman saflarına katıldığı, yurtiçinde askeri kuvvetlere ve masum halka silahlı saldırılarda bulunduğu, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladığı, müstahkem mevkileri düşmana gösterdiğinin tespit edildiği belirtiliyor.
Belgede, Van, Bitlis, Erzurum, Adana, Sis ve Mersin'in merkezi hariç, Adana, Mersin, Cebeli Bereket, Kozan livaları, Maraş'ın merkezi hariç Maraş sancağı, Halep'in merkezi hariç İskenderun, Beylan; Cisrisugur, Antakya ilçelerinin kasaba ve köylerinde oturan Ermenilerin Musul vilayeti ve Zor sancağına, Urfa'nın merkezi hariç Urfa'nın güney kısmına, Halep vilayetinin doğu ve güneydoğu kısmına ve Suriye'nin doğu kısmına nakillerine karar verildiği bildiriliyor. Belgede, şöyle deniliyor:
''Ermenilerden gönderilmesi gerekenlerin, gidecekleri yerlere rahat bir şekilde taşınmaları ve ulaştırılması ile yolculukları boyunca istirahatlerinin sağlanması, can ve mallarının korunması ve tespit edilen yerlere vardıklarında kesin olarak yerleştirilmelerine kadar göçmenler ödeneğinden iaşeleri sağlanacak, daha önce sahip oldukları mali ve ekonomik durumları oranında, kendilerine emlak ve arazi dağıtılacaktır. Muhtaç olanlara devlet tarafından evler inşaa edilecek, çiftçilere tohumluk, meslek sahiplerinden ihtiyacı olanlara alet ve edevat dağıtılacaktır. Ayrıldıkları yerlerde kalan eşya ve mallarının ya da bunların değerlerinin karşılığı kendilerine aynı şekilde verilecektir
21.yüzyılda yaşadığımız şu dönemlerde dünya her geçen gün hızlı bir değişme yaşamaktadır,her yeni gün yeni sorunlarıda beraberinde getirmektedir.Milletler arası ilişkiler maddi ve bazı ideolojik menfaatler üzerine kurulmaktadır.Bunların sonucunda alınan kararlar ülkelerin geleceği açısından çok önemlidir.Bazı ülkeler ise daha fazlasını isteyerek siyasi ve ekonomik ambargo altına almak istedikleri ülkeleri tarihte gelişen olayları dünya kamuoyuna yalan,yanlış ve iftiralarla yansıtmaktadır.
Peki ülkemiz bundan nasıl etkilenmektedir?
Ülkemiz toprakları üzerinde 600 yıl dünyaya hükmetmiş bir devlet gelmiş,geçmiştir ve tarihte çok büyük bir öneme sahiptir.Dolayısıyla bunun getirdiği sonuçlar ülkemizi etkilemektedir. Bugün süper güç v.b tabirlerle bahsettiğimiz ülkeler yıllar öncesinden atalarımıza kurdukları olumsuz emellerini tam anlamıyla gerçekleştirememiştir.Atalarımız dini inançları uğruna bu topraklarda onlarca savaş yapıp canlarını feda etmişlerdir.Şimdi sesleri fazla cıkanlar maddi imkanları çok olan ülkeler atalarımızın bize emanet ettiği kutsal diyebileceğimiz kan ile aldığımız toprakları bizden hayince almak istiyorlar. Ve bu çirkin emellerini gercekleştimek için tarihimize,milli değerlerimize iftira atarak,gençlerimizn beyinlerini yıkayarak yapmak istıyorlar.
Ermeni soykrımı diye ortaya attıkları iftirada bu durumun en bariz örneği, planlarının önemli bir parçası olma özelliğini taşımaktadır.Doğru ile yanlış gayet açık bir şekilde ortada olduğu halde siyasi ve ekonomik güçleri olduğu için sesimizi kısılmaktadır.Bu sorunun içinden alnımız açık cıkabilmemiz için öncelikle milli-manevi değerlerimize sahip cıkmalı,tarihimizden başkasına özenmeden kendi özdeğerlerimizle hareket etmeliyiz.Bu konuda en büyük görev türk gençliğine düşmektedir. Misyonerlerin,yabancı grupların ağlarına takılmadan başımız dik bir şekilde yürümeliyiz.
. Misyonumuz…
Hayat yolunda insana insan gibi değer vererek,çalışmalarımızda başarılı,istikrarlı kimsenin hakkına el uzatmadan yapmak,ilişkilerimizi manevi duygular üzerine kurarak,adaletli olarak,değerlerimize sahip çıkarak,bencil bir insan olmayarak,eğitim,bilgi ve kültür seviyesi yüksek insanlar olmalıyız….Ve hep iyi olan için çalışmalıyız…çok çalışmalıyız!
…böyle olmalıdır.
Dr.Skull HABER16 YAZARI HABER 16
|
|
|
|
|
|